BBC araştırması: İsrail ordusunun Lübnan’da ‘Hizbullah karargâhı’ diye vurduğu binada ölenlerin çoğu sivildi!
“`html
Julia Ramazan, korku dolu bir gece geçirdi. İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmalar hız kazanırken, ailesinin evinin bombalandığı bir kâbus yaşadı.
Beyrut’taki dairesinden endişeyle sesli mesaj gönderen Julia, erkek kardeşinin kendisine, ailelerinin yaşadığı güvenli bölge olan Ayn ed-Delb köyüne gelmesini önerdiğini öğrendi.
“Burası güvenli bir yer. Ortalık sakinleşene kadar bizimle kal” dedi.
Son günlerde, İsrail, Lübnan’daki Hizbullah’a yönelik hava saldırılarını arttırmıştı. İran destekli bu grup, İsrail’in kuzeyine yaptığı roket saldırılarıyla pek çok sivilin hayatını kaybetmesine ve on binlerce kişinin yerlerinden olmasına neden olmuştu.
Eşref, ailenin bulunduğu apartmanın güvenli olacağına inanıyordu ve Julia da bu görüşe katıldı.
Fakat 29 Eylül’de, aynı apartman, İsrail’in çatışmaların en kanlı saldırısını gerçekleştirdiği yer oldu. İsrail füzeleri ile hedef alınan altı katlı bina, tamamen yıkıldı ve 73 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu.
İsrail ordusu, binanın Hizbullah’ın “terör komuta merkezi” olduğunu öne sürerek vurulduğunu, saldırı sonucunda ölenlerin çoğunun “terörist” olduğunu iddia etti. Ancak BBC’nin yaptığı araştırma, ölen 73 kişiden 68’inin sivil olduğunu gösterdi; sadece 6’sının Hizbullah ile bağlantılı olduğu tespit edildi. Üstelik ölen üç çocuğun da arasında bulunduğu sivillerin kimlikleri doğrulandı.
Bu trajik olayda, sadece birkaç aylık bebeklerin yanı sıra öğretmen Abir Hallak, ailesiyle birlikte hayatını kaybetti. Üç kat yukarıda yaşayan Emel Hakawati, üç kuşak ailesiyle birlikte saldırıda can verdi.
Eşref ve Julia her zaman yakın olmuş ve birbirleriyle her şeyi paylaşmışlardı.
“O benim kara kutumdum, tüm sırlarımı saklardı” diyor Eşref.
29 Eylül öğleden sonra iki kardeş, savaştan kaçan ailelere yardım dağıtma işinden dönmüştü. Lübnan’da yüz binlerce insan çatışmalardan dolayı evsiz kalmıştı.
Eşref, duştayken Julia babasıyla oturma odasında video kaydediyordu. Annesi Canan ise mutfakta iş yapıyordu.
Birden, korkunç bir patlama duyuldu ve bina sarsılmaya başladı. O sırada içeri toz ve duman dolmaya başladı.
“Julia, neredesin?” diye bağırıyor, o da “‘Buradayım” diye yanıtlıyordu. Babam, alanında yaralı olduğu için toparlanmakta güçlük çekiyordu ve annemi kapıya doğru koşarken gördüm.”
Maalesef, Julia’nın korkulu rüyası gerçeğe dönüşmüştü.
“Julia zor nefes alıyordu, kanepeye yaslanmış ağlıyordu. O sırada sakinleştirmeye çalıştım ve hızlıca çıkmamız gerektiğini söyledim fakat başka bir saldırı daha geldi.”
İnternette yayınlanan görüntülerde, dört İsrail füzesi binaya doğru yöneliyor, birkaç saniye sonra apartman yıkılıyordu.
Eşref, birçok kişi gibi enkaz altında kalmıştı. Çığlık atmaya başladığında, tek duyduğu ses babasının sesiydi. Babası, Julia’nın sesini duyduğunu söyleyerek onu teskin etti; fakat Eşref ve babası, annelerinin onları duyup duymadığını anlayamadı.
Eşref, komşularına bir sesli mesaj gönderdi ve sıradaki saatler dehşet vericiydi. Kurtarma ekiplerinin çalışmalarını, ölenlerin yakınlarının gözyaşlarını duydu.
“Allah’ım, lütfen Julia’yı koru,” diye yalvarıyordum. “Onu kaybetmem asla mümkün değil,” dedi Eşref.
Sonunda Eşref, enkazdan kurtarıldı. Hafif yaralarla çıkmayı başardı ancak annesinin ciddi yaralarla hastaneye kaldırıldığını öğrendi. Julia maalesef enkaz altında kalmıştı ve babası, onun son sözü olarak kendisine hitap ettiğini anlattı.
Kasım ayında, İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes anlaşması yapıldı. Bu anlaşmaya göre, İsrail güçlerinin 60 gün içinde Lübnan’ın güneyinden çekilmesi ve Hizbullah’ın da Litani Nehri’nin kuzeyinden güçlerini azaltması öngörülüyordu.
Bu süre 26 Ocak’ta sona erecek. Lübnan’da, tarihin en yüksek sivil kaybına neden olan bu olayın detaylarını araştırıyoruz.
Julia ve Eşref’in yaşadığı binanın altında, pazar günü Havra ve Ali Fares, çatışmalardan kaçarak gelen akrabalarını ağırlıyordu. Onlar da Ayn ed-Delb’de, önceki gün kocaları ve iki çocuğuyla birlikte gelmişti. Hizbullah’ın güçlü etkisinin hissedildiği bu bölgedeki bombardımanlardan kaçıyordular.
Betül, “Gitmeyi düşündük ama sonra eşime ‘Ayn ed-Delb’e gidelim; orası güvenli,” dedim” şeklinde özetliyor. Olayın ardından Betül’ün eşi Muhammed, saldırıda hayatını kaybetti. Betül ve çocukları, üzerine devrilen bir sütun altında kalmıştı. Sütunu kaldırmayı başarsa da, dört yaşındaki kızı Havra yaşamını yitirdi.
Betül’ün kullanılmakta olan üç kat altında Denise ve Muhayeldin el Baba yaşıyordu. O pazar günü Denise, erkek kardeşi Hişam’ı ev yemeğine davet etmişti.
Hişam saldırının ardından yaşadığı deneyimi şu şekilde anlatıyor: “İkinci füze geldiğinde yerimden sıçradım. Tüm duvarlar üstüme yıkıldı.”
Yedi saat enkaz altında kaldı.
“Uzaklardan bir ses duydum. İnsanlar bağırıyordu. ‘Kaldırın onu, hâlâ canlı!’ diyorlardı. O an içimden, bu kadar dipte olduğumu düşünüp, “Kesin kimse beni bulamayacak,” diye geçirdim.”
Hişam nihayet kurtarıldığında, yeğeninin nişanlısı onun durumunu sordu. Hişam yalan söyledi ve iyi olduğunu söyledi. Cesedi, üç gün sonra bulundu.
Hişam, ailesinin dört üyesini kaybetti: kız kardeşi, eniştesi ve iki çocuğu. İnançlarının sarsıldığını ifade ediyor ve artık Tanrı’ya inanmıyor.
Ölenlerle ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak için Lübnan Sağlık Bakanlığı verilerini, sosyal medya paylaşımlarını ve videoları inceledik.
Saldırıdan sonra İsrail ordusunun yaptığı açıklamaların doğruluğunu sorgulamak istedik. Apartmanın bir Hizbullah merkezi olduğu iddialarını araştırdık, ancak tam olarak neyi kastettiklerini anlamadık.
Ölülerin Hizbullah ile askeri bir bağları olup olmadığını anlamak için sosyal medyadaki anma törenlerini ve kamu sağlık verilerini inceledik.
Tespit ettiğimiz 68 kişiden sadece altısının Hizbullah’ın askeri kanadı ile bağı olduğu anlaşılmıştır.
Hizbullah, bu altı kişiyi “Mücahit” olarak anarken, örgütün liderlerine “Kaid” dediği biliniyor.
İsrail ordusuna bu altı kişinin hedef alınıp alınmadığını sorduk; ancak kesin bir yanıt vermediler.
Belirlediğimiz Hizbullah üyelerinden biri de Betül’ün kocası Muhammed Fares. Betül, eşinin Lübnan’ın güneyindeki birçok erkek gibi örgütün yardımcı güçlerinde olduğunu belirttikten sonra, örgütten hiç maaş almadığını ve hiçbir çatışmaya katılmadığını ifade etti.
İsrail, Hizbullah’ı ciddi bir tehdit olarak görüyor, bu grup ise pek çok uluslararası kuruluş, Batı ve Körfez ülkeleri tarafından “terör örgütü” olarak nitelendiriliyor.
Öte yandan, Hizbullah, güçlü bir askeri kanada sahip olmasının yanı sıra Lübnan’da etkin bir siyasi parti olup, sosyal hizmetler sunarak toplumsal dokuda önemli bir yer edinmiştir.
İsrail ordusu, yaptığımız araştırmaya yanıt verirken “İsrail Belediyesi’nin askeri hedefleri vurma yetkisi, uluslararası hukuka tabidir ve gerekli önlemleri almakta yükümlüdür,” ifadesini kullandı. Ayrıca, daha önce “tahliye prosedürlerinin” uygulandığını belirtmişti; ancak konuştuğumuz siviller, hiçbir uyarı almadıklarını söyledi.
BM uzmanları, Lübnan’daki yoğun yerleşim alanlarında yapılan saldırıların orantılılığı ve gerekliliği üzerine endişelerini dile getirmişti.
Binaların hedef alınması ve yüksek sivil kayıplar, İsrail’in Hizbullah ile olan son çatışmasında sıkça yaşanan bir durum oldu.
Resmi raporlara göre, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında Lübnan’da toplamda yaklaşık dört bin sivilin İsrail kuvvetleri tarafından öldürüldüğü iddia ediliyor.
İsrail ise, Hizbullah’ın Güney Lübnan’dan başlattığı saldırılar sonucunda en az 47 sivilin yaşamını yitirdiğini belirtiyor. Sudan Kuzey İsrail’e yönelik roket atışları nedeniyle en az 80 İsrail askeri de hayatını kaybetti.
Ayn ed-Delb’deki bu olay, son 18 yıldaki en yüksek sivil kayıp içeren saldırıydı.
Köy, hâlâ o dehşet dolu günü unutabilmiş değil. Olaydan bir aydan fazla bir süre geçtikten sonra bile, bir baba her gün enkazın başına giderek 11 yaşındaki oğlundan haber arıyor.
Eşref Ramazan da her gün enkaza giderek, ailesinin 20 yıldır burada yaşadığı anılara dair bir şeyler bulmaya çalışıyor.
Bana kaybettiği eşyaların yerini gösteriyor. Futbolcu ve pop yıldızı posterleriyle dolu bir dolap var. Ardından, bilinen bir oyuncak ayıyı çıkarıyor; bunun her zaman yatağının başucunda durduğunu anlatıyor.
“Burada bulduğumuz hiçbir şey, kaybettiğimiz insanları geri veremez,” diyerek derin bir hüzünle gülümsüyor.
Bu habere katkıda bulunanlar: Scarlett Barter ve Jake Tacchi
“`