Electrobat’la başlayan asırlık hikâye dünya ekonomisine yön veriyor
11 mins read

Electrobat’la başlayan asırlık hikâye dünya ekonomisine yön veriyor

Başak Nur GÖKÇAM

Dünya, 1980’li yıllardan bu yana iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın olumsuz etkilerini yavaşlatmak için çabalıyor. Küresel ısınmanın etkilerini durdurmak mümkün olmasa da gezegenin ısınmasını 1.5 derecede sabitlemek için en büyük etken fosil yakıt kullanımını azaltmaktan geçiyor. Fosil yakıt kullanımını azaltmada ise görev büyük çoğunlukta ülkelere ve sektörlere düşüyor. Hem dünya ülkelerinin hem de sektörlerin fosil yakıt kullanımını azaltmaya yönelik faaliyetleri, her geçen artmaya devam ediyor.

Bu noktada pay sahibi sektörlerden biri de otomotiv. Bunun nedeni motorlu kara araçlarının, egzoz gazlarının tüm mobilite karbon salımının yüzde 75’ine ve dünyanın karbon salımının da yaklaşık yüzde 15’ine tekabül edişinden kaynaklanıyor. Yani dünyada neden olunan toplam karbon emisyonunun yüzde 15’inden sorumlu olan sektör otomotiv… Sektöre düşen bu sorumlulukla beraber fosil yakıt kullanımının azalması için elektrik araç devriminin doğuşu ise aslında 1894 yılında yaşanıyor. O yıl doğan elektrikli otomobilin, yeniden geliştirilmesi ile de bugünkü elektrikli araç pazarında hareketlilik yaşandığını söyleyebiliriz.

Elektrikli otomobilin tarihçesine bakıldığında, ilk aracın 1.5 asır öncesine dayandığı görülüyor. 19’uncu yüzyılın sonlarında atlı toplu taşıma araçlarına alternatif olması için geliştirilen akülü tramvaylar projesinde rol alan elektrokimya mühendisi Pedro Salom ve makine mühendisi Henry G. Morris tarafından tasarlanan elektrikli otomobilin ismi ise ‘Elektrobat’.

İlk elektrikli araç 725 kilogramdı

1894 yılının yazında çalışmalara başlayan Salom ve Morris, 2 aylık bir zaman diliminde, ilk elektrikli araçlarının protatipini halka sundu. Takvim 31 Ağustos 1894’ü gösterdiğinde ise ilk test sürüşü gerçekleştirildi. Yaklaşık 725 kilogram ağırlığındaki kurşun asitli bataryaya sahip olan Electrobat, dünyanın ilk elektrikli otomobili unvanını alarak, bugünkü EV piyasasının temelinin atılmasını sağladı.

Küresel ısınmanın etkilerinin giderek hissedilmesiyle beraber fosil yakıtlardaki kullanımın azalmasına yönelik çalışmaların tekrar geliştirilmesi ise hız kazandı. İklim krizi ile ilgili kamuoyunda farkındalığın artıyor oluşu da tüketicileri, günlük hayatında karbon ayak izini azaltmanın yollarını aramaya itti. Ve elektrikli araçlara olan ilginin artışıyla gerekliliğin örtüşmesi sonucu ise bugünkü elektrikli araç pazarında yaşanan ivmeye neden oldu.

Tesla markasının ortaya çıkışıyla yeniden tüm dünyada yükselişe geçen elektrikli ve hibrit araç satışı sayılarının her yıl git gide arttı. 2016 yılında dünya genelinde 490 bin elektrikli araç satılırken, Türkiye’de 44 elektrikli araç satıldı. Bu sayı, 2020 yılında dünyada 2.2 milyona, Türkiye’de ise bin 580’e yükseldi. 2022 yılında dünya 7.4 milyon, Türkiye ise 8 bin 910 elektrikli araç satışına tanık olurken, bugün ise Türkiye toplam 50 bin elektrikli araca ulaşmış durumda.

Satışlarda yüzde 154’lük artış

PwC’nin strateji danışmanlığı grubu Strategy&, küresel ölçekte hazırladığı Elektrikli Araç Satışları İncelemesi’nin 2022 yılı ikinci çeyrek sonuçlarına bakıldığında; yılın ilk yarısında küresel bataryalı elektrikli araç (BEV) satışları, 2021’in aynı dönemine göre yüzde 81 arttı. Türkiye’de ise 2022’nin ilk yarısında elektrikli araç satışları, bir önceki yıla göre yüzde 154 artış gösterdi. Bu araçların ülkemizdeki toplam Pazar payı ise yüzde 8’e ulaştı.

Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği’nin verilerine göre de Türkiye‘de 2021 yılında 2 bin 846 adet elektrikli otomobilin satıldı. 2022 yılında 7 bin 733 adede ulaşan bu sayı 2023 yılının ilk 7 aylık döneminde ise hibrit otomobil pazar payı yüzde 10,3 elektrikli otomobil pazar payı ise yüzde 3,4 olarak kayıtlara geçti. Öte yandan BloombergNEF Elektrikli Araçlara Bakış 2021 Raporu’na göre ise 2030 yılına kadar yollarda 169 milyondan fazla EV olacak. Ayrıca 2040 yılına kadar 500 EV şarj bağlantısının kurulacağı tahmin ediliyor.

Elektrikli araçların yaygınlaşması, karbon salımının azaltılması konusunda otomotiv sektörünün attığı en önemli adımlardan birisi oldu. Çünkü günümüz teknolojisiyle geliştirilen elektrikli araçlar, geleneksel araçlar gibi fosil yakıt kullanmayan ve şanzıman veya egzoz borusu bulundurmuyor. Ve elbette sıfır egzoz emisyonu ile geleneksel araçlarla karşılaştırıldığında çok daha fazla çevre dostu olma özelliği taşıyor…

Acilen ‘şarj istasyonu’ iyileşmesine gidilmeli

Türkiye’de geçen yılın başında 4 bin adet civarı olan elektrikli araçların sayısının, şu an itibarıyla 50 bin adedi geçtiğini belirten Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED) Başkanı Tolga Murat Özdemir, “İnanılmaz bir yükseliş var. Bunun yanında şarj noktası da 8 bin soketi geçti. Yani 50 bin araç için 8 bin adet soket var. Bu sayı yeterli gibi görünse de bu şarj noktalarının çoğu ne yazık ki AC, yani yavaş dolum yapıyor. Bu da büyük bir sorunu beraberinde getiriyor” dedi.

“Hızlı dolum sağlayan DC şarj sayısı çok az”

Türkiye’de şarj istasyonları için dağıtılan operatör lisansının 132 firma tarafından alındığını hatırlatan Özdemir, “Şarj istasyonları AC (yavaş şarj) ve DC (hızlı şarj) olarak iki grupta tercih ediliyor. Operatör lisansı alan firmaların da 6 ay içinde istasyonlarının yüzde 95’ini AC olarak kurması isteniyor.

Burada bizim problemimiz, uzun süreli şarj yapan istasyonların yeterli olmayışı. AC şarjların aracı doldurması için 8 saate ihtiyacı varken, DC şarj için ihtiyaç duyulan süre 1 saat. 50 bin adetlik elektrikli araca da 8 bin adetlik soket yeterli gelmiyor çünkü hızlı şarj dolduranların sayısı 8 bin içinde ortalama 400’e tekabül ediyor. Elektrikli araç kullanıcıları için şarj istasyonlarının gücü bir engel ve bu engel, endişeyi de beraberinde getiriyor” diye konuştu.

2024’te 200 bine çıkması bekleniyor

EPDK (T.C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu)’nun yüzde 95 AC, yüzde 5 DC şarj istasyonu şartının, yatırımları yaygınlaştırmak ve teşvik amacıyla dönüşümü hızlandırmak amacıyla konulduğuna dikkat çeken Özdemir, “Türkiye’de elektrikli araca aniden talep arttı ve tahminlere göre bu oran hızla artmaya devam edecek. Bu noktada eldeki şarj istasyonları yetersiz kalacak ve hatta durum daha da ciddileşecek. Çünkü elektrikli araca yönelmeyi düşünenlerin en büyük tedirginliği şarj istasyonlarının gücü ve dağılımı oluyor.

Bu nedenle de Türkiye’de daha güçlü, daha hızlı olan DC şarj istasyonlarına ve beraberinde istasyonların ülke genelinde homojen bir dağılımına ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü önümüzdeki yılın sonunda elektrikli araç sayısının 200 bin adede kadar çıkması bekleniyor” bilgisini verdi. Hızlı şarjda 100 kilowatt gücündeki bir soketin maliyetinin yaklaşık 20 bin dolar olduğunu belirten Özdemir, “Montaj ve altyapıyla bu miktar 25-30 bin doları bulabilir. 22 kilovatlık AC şarj aletinin yatırım bedeli ise montajı ve altyapısıyla beraber 1000 dolar.

Fiyatlar arasında bu kadar ciddi bir fark olunca da operatör ağ lisansına sahip yatırımcı, doğal olarak AC şarja yöneliyor. Burada EPDK’nın bir düzenleme getirmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin yapılacak yatırımın yüzde 50’sinde DC şarjın olması, 60 kilowattan az olmaması gibi şartlar, yatırımcıyı hızlı şarja yönlendirecektir. Tabi bu noktada şarj istasyonunun konulduğu yerin altyapısının da buna müsait olması gerektiğini ayrıca atlamamak lazım” önerisinde bulundu.

Yeşil enerji kullanımının belgelenmesi gerekiyor

Şu anki mevzuata göre şarj istasyonlarının bağlandığı yere bir abonelik verildiğini ve elektriğin, oradaki abonelikten çekilerek, ödemesinin yapıldığını belirten Tolga Murat Özdemir “Bence şarj istasyonlarının tükettiği enerji kadar EPİAŞ’a ait olan YEK-G yeşil sertifikasına da sahip olması gerekiyor ki biz de gerçekten şarj istasyonunun yeşil enerji kullandığına emin olalım.

Bunun mutlaka teyit edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gerçekten bir yeşil dönüşümden bahsediyorsak, şarj istasyonlarının tükettiği enerjinin yeşil enerjiden üretildiğinin belgelenmesi şart. Onun için de en güzel mekanizmanın ben YEK-G olduğuna inanıyorum” dedi.

Türkiye’de en az bin 500 DC şarja ihtiyaç var

50 bin adede yeterli bir hızlı şarj ağının olması için en azından bin 500 – 2 bin adet DC soketinin olması gerektiğinin altını çizen Tolga Murat Özdemir, “İhtiyacın karşılanması için en azından bu sayılara ulaşılması lazım. Şarj istasyonlarındaki gidişat zaten yeterlilik açısından hem dünyada hem de Avrupa özelinde bu şekilde…” ifadelerinde bulundu.

Elektrikli araç ithalatına yeni düzenleme geldi

Yurtiçinde batarya parkının izlenebilmesi ve tüketici güvenliğinin sağlanması için elektrikli ve bazı hibrit araçların ithalinin izin belgesiyle yapılmasına karar verildi. Resmi gazetede dün yayımlanan tebliğe göre elektrikli ve bazı hibrit araçların AB ve serbest ticaret anlaşması STA imzalanan ülkeler menşeli olmayanlarının ithali 29 Aralık’tan itibaren Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca veya yetki verdiği kurum veya kuruluşça düzenlenen izin belgesiyle yapılacak.

Söz konusu düzenleme ile, “tüketici güvenliği, satış sonrası hizmet kalitesinin artırılması, batarya parkının izlenmesi, ülkemizde ihtiyaç duyulacak şarj istasyonu ve güç yönüyle takip edilmesi ile batarya geri dönüşüm süreçlerinin daha etkin yönetilmesi amacıyla” kriterler getiriliyor ve elektrikli araçlarla oluşan ekosistemin düzenlenmesi amaçlanıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir